1850’lerde Eunice Foote isimli bir kadın bir gün Güneş’in Dünya’yı nasıl ısıttığını ve atmosferdeki gazların ısınmaya etkisini merak etti. Yaptığı deneylerden birinde “karbonik asit gazı”nın havada uzun süren yüksek ısı artışına sebep olduğunu fark etti ve bu gazın çokluğunda dünya atmosfer sıcaklığının normalden yüksek olacağı sonucuna vardı. O zamanın “karbonik asit gazı” karbondioksittir.
Karbondioksit ve metan gibi gazlar güneşin gönderdiği ışınların, dolayısıyla ısının dünyada daha fazla kalmasına sebep olurlar. Bu da doğal afetlerden buzulların erimesine kadar dünyayı ve yaşamımızı olumsuz etkileyen olaylar zincirine sebep olur.
Günümüzde Dünya’nın ortalama sıcaklığı yüz bin yıldır görülen maksimum sıcaklıkta. Milyarlarca yıllık Dünya yaşamında her 1000 yılda bir derece artan sıcaklık artık her 100 yılda 0.7 derece artıyor. Bu radikal değişimin en büyük sebebi ise 1760’ta başlayan Sanayi Devrimi. 18. yüzyıldan bu zamana da fosil yakıtlar modern yaşamın kilit taşı olmaya devam ediyor. Elektrikten ısınmaya, ulaşımdan üretime her alanda kullanılan fosil yakıtlar atmosfere ciddi miktarlarda karbondioksit salınımı yapıyor.
İşte iklim krizinin günümüzde görmeye başladığımız ve yakın zamanda daha şiddetli görmeye başlayacağımız etkilerinin bazıları:
- Buzulların erimesi
- Su seviyesinin artması
- Tarımda verimin düşmesi ve kıtlık
- Soyu tükenmekte olan hayvan türlerinde artış
- Fırtınaların artması ve şiddetlenmesi
- Sel felaketlerinin sıklaşması
- Orman yangınlarının artması
- Ekonominin kötüleşmesi
İklim krizini yavaşlatıp olabildiğince önüne geçmek, yaşanan ve yaşanacak sonuçların etkisini azaltmak için alınması gereken global kararlar ve aksiyonlar olduğu gibi bireysel olarak da dünyaya karşı bir sorumluluğumuz var. İklim kriziyle mücadelede en büyük yanılgılardan biri insanların tek başına sebep olacağı pozitif değişimi yeterli görmeyerek globalde büyük adımlar atılmasını beklemesi.
UN sıcaklık artışını minimum düzeye düşürmek için 2015’te aldığı kararla 2050 yılına kadar karbon emisyonunu sıfırlamayı hedefledi. Bu hedefe giden yolda hayatımıza katabileceğimiz alışkanlıklar:
- Kıyafet alım sıklığını düşürüp ihtiyaç olmadıkça tüketim yapmamak
- Mümkün olduğunca toplu ulaşım ve bisiklet gibi alternatiflerini tercih etmek
- Geri dönüştürülebilir malzemeler kullanmayı alışkanlık haline getirmek, plastik kullanımını minimuma indirmek ve tek kullanımlık eşyaları kullanmamak
- Petrol türevi hammaddeler içeren kozmetik ve temizlik ürünlerini kullanmamak
- Su ve gıda tüketiminde israf etmemek
- Atıkları geri dönüştürülebilecek şekilde ayırmak
- İklim krizine sebep olup aksiyon almayan veya “greenwashing” yapan şirketlerin bilincinde olup tepki göstermek
- İnsanlara farkındalık kazandırmaya çalışmak
- Sürekliliğin önemini hatırlayıp iklim kriziyle bireysel olarak mücadele ederken her zaman mükemmel aksiyon alınamayabileceğini kabul edip elinden gelenin en iyisini yapmak
Biz de Going Zeero olarak petrol türevlerinin doğa ve insan dostu alternatiflerini yaşamımıza yerleştirip atıksız ürünlerimizle değişime katılıyor, sizi de değişimin parçası olmaya davet ediyoruz! Gerçekten doğa dostu markalarla doğu dostu gibi görünen markaları ayrıştırmak ise sizlere düşüyor!
Doğa dostu sürdürülebilir ürünleri üretirken, yerel üretime ve kadın istihdamına verdiğimiz öncelikle sadece çevresel değil, sosyal ve ekonomik boyutta kalkınmaya katkı sağlamayı hedefliyoruz. Sizlerin değerli desteği ve güveni sayesinde etkimizi her geçen yıl arttırıyoruz!